otel dekorasyon

başa dön

Greenox’la kentsel dönüşüm yeniden tanımlanıyor

 

Greenox’la kentsel dönüşüm yeniden tanımlanıyor

Türkiye’nin ilk ve tek dikey ormanı Greenox, yan cephelerinde 56 ve 53 metre yüksekliğindeki dikey bahçeleriyle Avrupa’nın en yüksek yeşil duvarlarına da ev sahipliği yapıyor. Şehrin tam merkezinde bulunan Greenox Urban Residence, İstanbul'a yeni akciğerler kazandıracak ve çevresindeki biyo-ekolojik çeşitliliği arttıracak.

13.000 m2 konut alanına, 1100 m2 sosyal tesis alanına sahip olan Greenox Urban Residence, dikey duvarlarında 21.200 adet bitki, cephelerinde ise 900 adet ağaç ve ağaççığa ev sahipliği yapmasıyla sürdürülebilirliğe katkı sağlayan bir konut projesi olarak dikkat çekiyor.
 

Feres Gayrimenkul Yönetim Kurulu Eş Başkanı ve aynı zamanda projenin mimarı Salih Çıkman, “eski ve depreme dayanıklı olmayan binayı yıkmak, yerine yenisini yapmak” olarak basit bir şekilde tanımlanan “kentsel dönüşüm”ü Greenox Urban Residence ile yeşil dönüşüm olarak yeniden yorumlamış.

Giderek betonlaşan İstanbul’da, sürdürülebilirlik ilkelerinin garanti altına alınarak geliştirilen proje, dikey orman konsepti içerisinde, konfor ile mimariyi harmanlan sosyal avlular etrafında yaşayanları buluşturuyor.

Greenox, Urban Residence, Enerji ve Çevre Dostu Tasarımda Liderlik (LEED) Gold adayı olmasıyla sürdürülebilirlik alanındaki iddiasını kanıtlıyor.

Greenox Urban Residence projesinin iç mimari tasarımı da I- AM’e ait. Sürdürülebilirlik ilkelerine sadık kalınarak geliştirilen proje çerçevesinde I-AM, doğayla bütünleşik, konforlu ve ferah bir iç mimari tasarım uygulamasına imza atmış.

I-AM’in kurucu ortaklarından Emre Kuzlu, projeyle ilgili yaptığı değerlendirmede, “Kütlesi ile komşu binaları rahatsız etmeyen, aksine bulunduğu bölgeye ve şehir siluetine mimari estetik katan ağaçlandırılmış cephe dizaynıyla diğer kentsel dönüşüm projelerinden farklılaşan Greenox Urban Residence, her anlamda sürdürülebilirliğe değer veren tasarım anlayışıyla bizi çok heyecanlandıran bir proje oldu” ifadelerini kullanıyor.

Projenin iç mimarisini tasarlarken farklı modlara ve farklı zevklere hitap edecek, yapının her alanında farklı duyguları harekete geçirecek bir konsept kurguladıklarını belirten Kuzlu, projenin detaylarını şu şekilde anlatıyor:

 

Tarihi ev kültüründen beslenerek mekan dahilinde avlular oluşturduk. İçerisinde yeşil ve su ögeleriyle odak noktaları yarattığımız bu avluları hem fonksiyonel hem de tasarım dili olarak birbirlerinden ayrıştırdık. Herkese açık olarak nitelendirilebilecek giriş alanında daha formal bir dili sahiplenirken, tüm sosyal donatıların yer aldığı sosyal avluda daha konforlu ve renkli bir dile yer verdik. 

 

Mekanın zemin ve tavanında yer alan malzemelerinde yapının cephesinden esinlenerek oluşturduğumuz desenlerle iç-dış ilişkisini yakalamaya çalıştık. Öte yandan koridor ve genel dolaşım alanlarında sade ancak güçlü bir çizgiyi korumayı hedefledik. Bu doğrultuda alışılmamış ince detaylara sahip, şık dolaşım alanları tasarlamayı başardık.

Sosyal avlu ve teras gibi özel alanlarda hem rahat hem de yenilikçi tasarım çözümlerine yöneldik. Örneğin, sosyal avlunun her bir odası tek başına kiralanabildiği

gibi, birleştirilerek daha büyük mekanlara ve işlevsel alanlara da dönüştürülebiliyor.